Siyaset yavaş yavaş ısınıyor. Ama ülkemiz sadece yerel seçimi konuşmuyor. Bir yanda Suriye, bir yanda Irak, diğer yanda Mısır, öte yanda Birleşmiş Milletler, ileriki yanda Rusya, beri yanda Avrupa Birliği, maalesef Türkiye gündeminden hiç düşmüyor. Bu konular her gün, kendi sorunlarımızın üzerine gölge oluyor. Yani ne istediğimizi yapabiliyoruz, ne de demek istediğimizi söyleyebiliyoruz.
Birileri gündemimizi öyle değiştiriyor ki, kafalar birden allak bullak oluyor. Fakat tüm bunlara rağmen, ilçelerimizdeki siyasi mekanizmalar kendilerini gündemden düşürmemeye çalışıyor. Aslında bu bir anlama, insanları kendi bölgelerine odaklamak gibi bir şey.
Partilerin belediye başkan aday adayları neredeyse belli. Şimdi sıra meclis üyesi adaylarında. Onlar da kendini göstermeye başladı. Hepsinin farklı bir sloganı var. Yok “Dur demek için geliyorum”, yok “Halk adamıyım”, yok “Hizmet için varım”, yok “Hakkı savunacağım” falan…
Valla her meclis üyesi, adeta başkan gibi hazırlanıyorlar seçimlere. Bir ilçede meclis üyesi olmak veya bir ilde, il genel meclis üyesi olmak her adamın harcı değil (!)
Genelde konut, emlak ve inşaat işleriyle uğraşan işadamlarının “harç”ı!
Mevcut meclis üyelerine bir bakınız, özgeçmişlerini inceleyiniz lütfen. İlçeden ilçeye göre değişen meclis üyesi sayılarında, çoğunun işi inşaat sektörüyle alakalı.
Bir şehri planlamak elbette yapı-dizayn sektörüyle ilgili. Ama bir şehri yönetmek sadece inşaatçıların işi olmamalı. Farklı meslek guruplarında kariyer yapanlar belki siyasetçi olmayı tercih etmiyordur, ama bu da sistemin bu şekilde işleyişinden kaynaklanıyor. Ben başkan adayı olsam, kadromda ne yapar ne eder doktor ve öğretmenlere de yer verirdim. Ne yazık ki yok denecek kadar az bu meslekten meclis üyesi. Şimdi diyeceksiniz, “Adam doktor olmuş, ne yapsın meclis üyeliğini. Dünya kadar para kazanıyor. Ona başkanlık yakışır.” diye.
Eğer ki bu millete, bu halka, yaşadığı şehre katkıda bulunmak istiyorsa, sadece kendi mesleğinde elinin taşın altına koymamalı. “Her şey yarınlarımız için” demiyor muyuz hepimiz? İstersen profesör ol, istersen ordinaryüs. Sen evinden sokağa güvenle çıkamıyorsan, ailenle park bahçe dolaşamıyorsan, sosyal hayatında huzursuzsan yemişim öyle mesleği.
Onun içindir ki, meclis üyeliği ünvanını sadece inşaat şirketi sahipleri almamalı. Kimse kimseyi kandırmasın. Onlar bu işe aday olurken, “Ayda oturum başı 50-60 TL alırım bana yeter” diye düşünmüyor. İyi olanlarını tenzih ediyorum. Ama çoğu inşaatlar dikmenin peşinde. Umarım derdimi anlatabilmişimdir…